16 HAZİRAN 2012 & MİRAÇ KANDİLİNİZ MUBAREK OLSUN
Sayın Ziyaretçi,
16 Haziran 2012 Cumartesi gününü Pazar’a bağlayan gece Miraç Kandilini idrak edeceğiz.
İsra ve Miraç; Peygamber Efendimizin (S.A.V) Cenab-ı Allah’ın izni ve
keremiyle takdir buyrulan bir zaman diliminde önce Mescid-i Haram’dan
Mescid-i Aksa’ya ve oradan da zaman ve mekanın sahibi Yüce Mevlanın
sonsuz ayet ve kudretini müşahede etmek için semaya yaptığı pek çok
ilahi hikmet ve bereketi içinde barındıran manevi bir yolculuktur. Her
şeyden önce Miraç, başta Efendimiz aleyhisselat-ü vesselam olmak üzere
her bir Müslüman için manevi bir terfi, Yüce Rabbimizle buluşma ve
selamlaşma, O’nun katında yücelme ve yükselme ve bu vesile ile yüksek
insani sorumluklar üstlenmek demektir. Bugün bize düşen Miracın
metafizik mahiyetini, bütün ayrıntıları ile ele almak değil, miracın
ruhu, manası, hikmeti, hakikati ve evrensel mesajları üzerinde yeniden
düşünmektir. Mübarek gün ve gecelerin bugün eriştiği anlamları ihmal
etmeksizin değerlendirmek gerekir. Birer izzet ve ikram fırsatı olarak
bugün ve gecelerden gerekli dersleri almak, hayatımızı bu manevi
fırsatlar üzerinde yoğunlaşarak beslemek gerekir.
Kabul etmek gerekir ki bugün insanlığın geneli için kaygı duymak her bir
Müslümanın öncelikli ödevleri arasında yer almaktadır. Bugün Miracın
yücelme ve yükselme anlamlarını dikkate alarak insanlığın gelişme,
ilerleme ve yükselme kriterlerini yeniden gözden geçirmek zorundayız.
Zira insanlığın bugün sahip olduğu maddi refah düzeyi ve bu düzeyi
yakalamak için içine düştüğü ahval ve şerait dünyanın geleceği konusunda
sorumluluk sahibi her bir insanda büyük kaygılar uyandırmaktadır.
Dünyaya bağlanma, bireycilik, bencillik, hayatın esas anlamlarına karşı
kayıtsız kalma sonuçta yeryüzünün fesadına yol açacak bir insan
yetiştirme düzenini sorgulamayı gerekli kılmaktadır. Tarih bize
milletlerin ve devletlerin sadece siyasi kudret, ekonomik güç ve
teknolojik üstünlükle yükselemeyeceğini açık bir şekilde göstermiştir.
Dünya ve ahiret dengesine önem veren yüce dinimiz açısından maddi refah,
ekonomik gelişme ve üretim elbette önemlidir. Ancak manevi değerleri
yok sayan bir maddi kalkınma, haram helal tanımayan bir ekonomik
gelişme, insana emeğe ve çevreye saygı duymayan bir üretimin insanı
yüceltmediği aşikârdır.
Miracın manevi anlamalarına odaklanarak gerçekte Hz. Peygamberin yaşadığı bu büyük tecrübeden dersler çıkarmak ve insanlığın izzet ve itibar arayışını yeniden sorgulamak gerekir. Hayatın gerçek anlamlarını örtbas etmeye yönelik adımlar sonuçta maneviyatı çökertmekte hayatı anlamsız bir oyun ve eğlenceyle eş tutan bir düzeneğe teslim etmektedir. Esasen her Müslümanın şartsız bir teslimiyetle eda ettiği beş vakit namaz gerçekte her daim Allah’ın adını yüceltme, onu anma ve hayatın merkezine yerleştirmek gibi anlamlar taşımaktadır. Müslümanların birer Miraç ikramı olarak gördükleri namaz böylece gerekli teslimiyet ile eda edildiğinde dünya ve ahret dengesinin biri lehinde diğerini ihmal ederek gerçekleştirilmesine imkân ve ihtimal bulunmamaktadır. Bu anlamda Miraçta Sevgili Peygamberimiz ile Yüce Rabbimiz arasında gerçekleşen diyalog ve selamlaşmanın (tahiyyat) bir Miraç hediyesi olan namazlarımıza yerleştirilmiş olması namazın müminin miracı sayılması bakımından son derece önemlidir. Bu nedenle Mirac-ı Nebi vesilesiyle hem bu gecenin izzet ve itibarına ortak olmak üzere namazlarımızı gereken dikkat ve ciddiyetle eda etmek hem de bu vesileyle Allah katındaki durumumuzu sık sık gözden geçirmemiz gerekmektedir. Müslümanın korku ve ümit içindeki arayışı uçurumun kenarındaki insanlık için her zaman umut olacaktır. Dünyanın gidişatına dikkat kesilmek, insanlığın hissedilir düzeyde maneviyat kaybına maruz kalmasına sebep olan fitnelere karşı uyarılmasına birer vesile olan Kur’an-ı Kerim’in apaçık ve duru mesajlarına kulak kesilmek gerekir. Cenab-ı Allah’ı unutmaya yol açan hile ve desiselere karşı Kur’an’la yenilenmek, namazla dirilmek ve insanlık için hayırlı ümmet müjdesine layık olmak gerekir. Miraç, bütün bu hususları bize hatırlatan yönleriyle her birimiz için bir rahmet ve mağfiret vesilesidir.
Unutmayalım ki dua da bir miraçtır ve dua, Allah ile kul arasında yüksek bir diyalog ve selamlaşmadır; insanın bu dünyadaki yalnızlığını gideren en büyük buluşmadır.
Miracın bu engin anlamları üzerinde tefekkür ederken, miracın topraklarında on yıllardır süre gelen, bölgenin ve bütün insanlığın huzur ve barışını tehdit eden zulüm ve haksızlıkları unutmayalım. Yanı başımızda dost, kardeş, komşu ve akraba olduğumuz Suriyeli kardeşlerimizin içine girdikleri kaos ve sıkıntıdan yükselerek kurtulmaları için dua ve niyazda bulunmayı ihmal etmeyelim.
Bu duygularla ülkemizde ve dünyada yaşayan bütün Müslüman kardeşlerimizin kutlu Miraç Kandilini tebrik ediyor, Miraç Kandilinin aziz milletimizin, Alem-i İslam’ın ve bütün insanlığın yüksek değerlerle yücelmesine vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyoruz.
16 HAZİRAN 2012 CUMARTESİ
AKŞAM NAMAZI İLE YATSI NAMAZI ARASINDA CAMİİDE PROĞRAM VARDIR
Cemaatımızın yoğun ilgi gösterdiği Miraç gecesinde, Din Görevlimizin güzel vaazı ve Camimizin İLAHİ GRUBUNUN mükemmel sunumu ile gönüllere hitap ettiler.
İlahi grubumuzun resimleri görebilirisniz.
HDV Ede Ulu Camii Yönetim Kuruluve Din Görevlisi